Türkiye’nin en yakıcı ve en köklü sorunlarından biri olan Kürt sorunu, aslında bu ülkenin demokrasiyle, adaletle ve kalıcı barışla buluşmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Bugün bizler, Meclis çatısı altında kurulan komisyonda görev yaparken, bu komisyonun; gerçek anlamda halklarımızın sorunlarına dokunan, onlara çözüm üreten bir adres olması gerektiğine inanıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki; Kürt sorunu çözüme kavuşturulmadıkça, Türkiye’nin demokrasi yolunda attığı her adım eksik ve yarım kalacaktır. Bugün yaşadığımız birçok sorunun –hukuksuzluk, adaletsizlik, ekonomik eşitsizlik, toplumsal kutuplaşma, farklı kimliklerin ve inançların görmezden gelinmesi– temelinde bu çözümsüzlük yatmaktadır.
Oysa Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi, sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye halklarının özgürleşmesi anlamına gelecektir. Bu sorun çözüldüğünde:
• Türkiye, demokrasiyle buluşacak,
• Adalet herkese eşit şekilde tesis edilecek,
• Halklarımız arasındaki güven duygusu güçlenecek,
• Birlik ve kardeşlik gerçek anlamıyla hayat bulacaktır.
Bizler Aleviler, Kürtler, yok sayılan, ötekileştirilen tüm halklar ve inanç toplulukları olarak biliyoruz ki; bu ülkenin ortak geleceği, ancak eşit yurttaşlık ve demokrasi temelinde mümkündür. Bugün bu komisyonun tarihi bir sorumluluğu vardır: Kürt sorununu çözerek Türkiye’ye sadece barış getirmek değil, aynı zamanda demokrasiye, adalete ve özgürlüğe giden kapıyı da aralamak.
Eğer bu kapı açılırsa, Türkiye rahatlayacak; halklarımız yıllardır özlemini duydukları barışa, kardeşliğe ve eşitliğe kavuşacaktır.
Bizim görevimiz; bu umudu büyütmek, çözümsüzlüğün değil çözümün, inkârın değil kabulün, baskının değil özgürlüğün dili olmaktır.